Her zaman ne istediğimizi bilir miyiz? Benim bilemediğim oluyor. 🤭 O zamanlarda da ne istemediğimden ilerliyorum. Evren boşluk sevmez hemen doldurmak ister derler. Doğadaki döngü böyle. Yani istemediklerimden ilerleyip 'sıkıntılı, mutsuz, ruhumdan eksik hissettiren şeyler'i eledikçe, mutlu olma ihtimaline yer açtığıma inanıyorum. 🧚
Peki hayattaki tercihlerimiz hep Matrix'teki red pill blue pill seçimi gibi midir? Her seçim, farkında olarak ya da olmayarak bir şeylerin reddedilmesi midir?
Tercihler bedelleriyle gelir elbet. Her isabet aynı zamanda sayısız ıskadır, her sentezse bir ilk tezdir, vs.
Attığımız her adım; ister kritik bir karar aşamasında olsun, ister sıradan bir günün rutininde olsun, atmadığımız ama istesek atabilecek olduğumuz onlarca başka adımı -fırsatları- reddetmiş olmak değil midir? 🤷🏼♀️
Bir varoluşçuluk şiarı açıklar: “İnsan ne olduğunu bilemediği karmakarışık bir dünyaya fırlatılmıştır, işte bu fırlatılmışlık, belirsizlik halini düzene koyabilecek tek güç kendi iradesi, yani seçimleri olacaktır.”
Bu pencereden derinleşirsek de olaylar başımıza gelmez. İyi ya da kötü şeyler hep bizi bulmaz. O şeylere yol açan seçimleri biz yaparız. Hiç seçim yapmamak, beklemek, olayları akışına bırakmak bile seçimdir. Seçim yapmamayı seçmektir. Pek çok seçimde avantaj ve dezavantajlar vardır. Bu açıdan her seçim bir kaybediştir. Ama ne kaybettiğini bilmek, ne kaybedeceğini bile bile o seçeneği elemek sorumluluğu, kişinin kendisinin değil de kimindir?
"Bir şey olmuşsa, onun olmama ihtimali yoktur" demiş ya Karl Marx. Öyleyse seçimlerimizdeki irademizin/iradesizliğimizin bedelini materyalist bir kaderciliğe atarak kaçabiliyor muyuz yoksa? 😏
Hayatla ilgili yol metaforunu, hayat felsefesi ile ilgili su metaforunu çok sever, benimserim. 🧡✨
Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşımla ‘hayattaki seçimlerimiz daha doğrusu isteklerimize ulaşabilmemiz’le ilgili sohbet ederken de “kırmızı elma 🍎” metaforunu öğrendim.
“Öyle ki canım kırmızı elma istiyor. Onu tanımlıyorum, imgeliyorum, zihnimde canlandırıyorum; rengi, tadı, kokusu, dokusu…
Manava gidiyorum, anlatıyorum. O da öyle kibarca diyor ki ‘kırmızı elmam yok ama besin değeri yüksek, taptaze, yerli muz geldi, sana ondan vereyim, hem muz triptofan amino asidinden zengindir ve bu amino asit vücutta seratonine dönüşür’ 😄🤭 Tamam diyorum, muz alayım o halde, sonra gidip yiyorum. Gerçekten de lezzetliydi, harika. Ee sonra, canım hala elma istiyor. Aklımda hala o kırmızı, sert, sulu elma.
Tabi yine gidiyorum manava. Teşekkür ediyorum, muz çok güzeldi ama ben elma istiyorum. Bu sefer de diyor ki ‘kırmızı elmam yok ama tam tadı damağına göre erik geldi, sana ondan vereyim, hem yeşil erik organik asit içeriği yüksek bir meyvedir ve tüm bu organik asitler vücudun alkali tutulmasına yardımcı olur’ 😄🤭 Tamam diyorum, erik alayım, gidiyorum eve yiyorum kütür kütür. Gerçekten de taze ve dişime göreydi, süper. Ee sonra, e hala canım elma istiyor. Çünkü ihtiyacım olan şey aslında o kırmızı elma. Biliyorum.
Hatta manav tezgaha koymuyor belki ama arka deposunda aslında kasa kasa kırmızı elması da var. O diğer meyveleri satmaya çalışıyor olsa da 'benim ihtiyacım olan, benim istediğim şey konusunda bu kadar içten olduğumu görse' ve 'o her başka şey önerdiğinde ben iradeli bir şekilde ‘hayır ben bunu kabul etmiyorum’ desem'… İşte o zaman benim ne istediğimden emin olan manavın o depodan bana kırmızı elmayı vermemesi işten bile değil.”
Benim çekim yasasına bakış açım 'ne istersen onu çekersin, evrene ne mesaj verirsen onu alırsın' yüzeyselliğinde kalmaz, bu konuda sayfalarca uzatabilirim. 😅🙈 Ama emin olduğum bir şey var, olacağına asla inanmadığın şeyleri günde elli kere papağan gibi söylesen de hiçbir şey olmaz… 🙃
Önce olacağına bütün kalbinle inanacak, hayallerin için elinden gelen çabayı gösterecek ve kimse için kalbinde kötü niyet beslemeyeceksin. Ne istersen onu çekmeden önce sen ne isen onu çekersin… 😉
Ve görüyorum ki biraz da ‘hayır ben bunu kabul etmiyorum’ diyebilmekte meziyet. Bu cümle benim için yeni. 🌾 Bir kelimeyi ilk kez söyleyebilmiş bir çocuk gibi oluyorum irade gösterip bunu söyleyebildiğimde. 🐣
Şöyle bir dönüp bakıyorum da, geçmişte incindiğim pek çok durumun üstünü, kendime söylediğim muhtelif bahanelerle örtmüşüm. Bu bazen daha iyisini hak ettiğime yeterince inanmadığım için olmuş. Sorun çıkarmamak için olmuş. Hatta en çok da ne kadar güçlü olduğumu göstermek için yaptığımı sandığım olmuş bunu. 🙈🤷🏼♀️
Bir süredir içimde sesler var. Duymazdan gelinir gibi de değil. 🎶 Görüyorum ki nezaketim yanlış yorumlanıyor bazen. İçimde sesler var. 🎶 Artık kabul de edemiyor. Ayağa kalkıyor, ‘hayır’ diyor, ‘kabul etmiyorum’. Kendimi bir anne kurt gibi koruyorum. Zaten başka türlüsü de kendime ihanet gibi geliyor. 🦋
İsteklerim, hayallerim, umutlarım var. 🎈 Bu yolda seçimlerimin akışta yarattığı enerji hakkında artık farkındalığım var. Thoreau ‘i make myself rich by making my wants few’ derken sadece minimalizmi övdü zannederiz ama kastettiği biraz da ‘daha azını iste. gereksizi at, boşluk yarat. boşluğa razı ol ki, o boşluklar çöpten, faydasızdan arınsın, daha güzelleriyle dolsun’ gibi. 🤔
Ne istediğimi bilmek için kendi elimi, kendi göğsüme koyup, nefes alış-verişimi hissetmemde bir tılsım olduğuna inanıyorum. ✨ Buradan başlayarak içime, yüreğime erişebiliyor, orda canlı olanla temas edebiliyorum. ✨
Kendime ‘nasılım?’ diye soruyorum, ‘ne hissediyorum?’ diye… Buradan ‘ihtiyaç duyduğum nedir?’ e doğru yolculuk yapıyorum. Ama bu soruyu cevaplamak -kırmızı elmanın ne olduğunu tanımlamak-, bu cevaba yönelik adım atmanın sorumluluğunu getiriyor. Kendine yönelerek seçim yapmak demek kendi yaşamının sorumluluğunu da almak demek zaten.
İnsanın kendine yönelmesi, hissetmesi, tefekkür etmesi sanıldığı gibi insanı bencilleştirmez aksine bonkörleştirir. Hele kendine bakabilen bir insan artık diğerlerini de görebilir ve kendine yönelenin yüreğinde her şeye bir sevda büyür. 🌞🔥
Kendimizde her şey var. Kendimizde tüm var oluş var. 💪
Ne istediğimi düşlüyorum, neye ihtiyacım olduğunu, kırmızı elmamı 😍
Nasıl olacağını henüz bilemiyorum belki. Ama yüreğimde ‘olacağını’ hissediyorum. Ya da artık bazı seçimlerimin eskisi gibi ‘olmayacağını’. Başka türlü şeylere de hasretle yandığımı.
Şimdi kendi elimi şefkatle kendi göğsüme koyuyorum. Belirsizliklerle titreyen ve içten içe heyecan duyan varlığıma sıcak bir destek veriyorum. 🧘🏼♀️
Hayattaki türlü kırmızı elmalarına ulaşmayı seçenlere de iradeleriyle bol şans diliyorum 😊✌️
Kırmızı Elma teorisi;
Sylvester Stallone ilk Rocky filmini çekmek için ne kadar beklemiş ve sadece filmin senaryosunu satma teklifine hayır demiş.
Ama her insan bu kadar sabırlı ve sonunda şanslı mı?