Tel Üstünde Tel Cambazı
- Pelin Alpaslan
- 17 Tem
- 3 dakikada okunur

Tel cambazıyım, düşmüyorum ama sallanmak da hakkım. 🎪
Şiirle uzun zamandır yakın ama mesafeli bir ilişkim var.
Onunla barışmamın yolu ona kural koymadan yaklaşabilmem oldu zaten.
Ben şiiri bazen fazla ciddiye aldım, o da beni gereksiz özenli buldu gibi.
Birbirimize “sen beni gerçekten anlayabilir misin ki” bakışları atıp durduk yıllarca.
Lise yıllarımdan beri, kıtalara bölünmüş dizelerin altını çize çize okuduklarımla bile.
Nasıl desem, aslında uzun zaman sadece belirli bir çevrenin gizli kodları gibi gelirdi bana.
Biraz da itiraf edeyim…
Şiir dünyasına giriş bileti olarak elimize tutuşturulan o “namüsait mahiyetteki feveranlı haykırışlar” 🤯 deli ediyordu beni.
Yani ilk zamanlar şiir sevmenin bile kuralı vardı sanki.
Sadece anlayanlar sevsin, hatta en iyisi şiiri yazan anlasın,
biz de kenardan şöyle “ne güzel yazmış” diyelim, o kadar.
Ama sonra bir şey oldu.
Belki yaştan, belki hayatımın virajlı yollarından,
belki sonra sadece kendi kendimle kalmayı öğrendiğimden…
Kelimelerin sesi değişmeye başladı kafamda.
O kurallı, küf kokulu, “temayüllü” alan yerine; başka bir şey oldu şiir.
Hafif bir durak. Derin bir nefes.
Gerekirse gözlerini kısmak, ama kaçmadan bakmak gibi. 😌
Herkes bir kenara çekildi.
Geriye sadece kelimelerin bana ne yaptığı kaldı.
Bazen kafamın içinde dönen yorgun melodinin iç sesi gibi.
Hatta bazen düpedüz terapi. Hem de reçetesiz.
İşte hal böyleyken ve ben yine bir virajı almaya çalışırken imdadıma yetişmişti bu satır:
“Benim dengemi bozmayınız.” 😊
Bugün önüme düşünce, şiiri baştan gerçekten okudum:
Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir. – Turgut Uyar
(Kısaca “denge” de diyebiliriz, Sezen’in sesinden 🎶😊)
Bazı şiirler “vay be” dedirtir,
bazıları “ne anlatıyor bu” diye bırakır,
bazılarıysa hiç uzatmadan, sadece “hah!” dedirtir.
Bu, o sonunculardan.
Öyle her okuduğumda değil belki, ama bugün şöyle oldu:
“Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.”
İlk okuduğumda yüzümde bir tebessüm belirdi. 🙂
Sonra bu dizeler geldi, usulca yanıma gelip yerleşti:
“Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum”
Bu dizelerin bu kez neden bu kadar çarptığını anlatmak zor.
Ama sanırım şöyle bir şey:
Tamam tabi, sizin her şeyiniz en mükemmel, ya da mağdursanız en mağdur,
ağaçlar şöyleymiş, sokaklar böyleymiş, siz ne derseniz ona tamam da,
beni bi salın, zaten:
"hiçbirinizle dövüşemem.
benim bir gizli bildiğim var”
Evet sadece birilerinin suskunluğu ya da gürültüsü de değil insanın dengesini bozan.
Kalabalığın uğultusu. Yargılar. Standartlar. Bahaneler. Roller. Egolar…
Yine de insan bütün bunların içinde bir anlığına sadece nefes almak istiyor.
Belki de bu şiir, tam da bunun için yazılmış oluyor o an.
Durdurmak için. Dengeye gelmek için.
Sartre da “Cehennem başkalarıdır” derken belki bunu kastediyordu.
Uyar’ın “sizin adınız ne?” sorusu, Sartre’ın “başkalarının yargısı” dediği şeyin farklı bir versiyonu gibi.
Bazen mesele, bir şeyi oldurmak, bir yere varmak değil;
sadece düşmeden yürüyebilmek.
Yürürken tüm bu adı bilinmezlere “orda dur bakalım” diyebilmek mesele.
Yüksek sesle değil. Ağlayarak hiç değil.
Sadece sade, net, biraz yorgun biraz hayal kırıklığı da olsa hala kendinden emin bir yerden söylemeli:
Bozmayınız.
Bazen hayal kurmak istediğimde “gerçekçi ol” demeyiniz.
Bir şeye tutku duyuyorken ben, “uğraşma, çabalama” diye heves bükmeyiniz.
Sevindiğimde “abartma.” ile, üzüldüğümde “çok hassassın.” ile yanıma yaklaşmayınız.
Çünkü:
“Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre”
İşte bugün böyle oldu.
Okurken içimdeki ergen bile sustu.
Ne tartışmak istedim ne anlamaya çalışmak.
Sadece başımı salladım. Hı hı peki. Aynen öyleee. 🙃
Aynen öyle.
Çünkü tel cambazıyım, düşmüyorum ama sallanmak da hakkım. 🎪
Gülünse de alkışlansa da ne fark eder ki.
Telin üstünde keşfedebileceğim tüm çeşitli duyguları yaşamak istiyorum.
Doya doya yaşamak.
2025’in Temmuz’u, herhangi bir şiirle anılacak olursa, benimki bu olsun.
Beklediğin yerden alıp, beklemediğin yere vursun diye. 😊
Ben belki hafif meyilli.
Bazen rüzgara karşı, bazen kendi içime.
Ama;
“Benim Dengemi Bozmayınız.”
Yorumlar